Bir Hellim Kaç Kalori? Gücün Sofradaki Anatomisi
Giriş: Bir Siyaset Bilimcinin Sofra Üzerinden Düşünceleri
Toplumsal düzen, bazen bir meclis salonunda şekillenir; bazen de bir kahvaltı masasının kenarında. Bir adet hellimin kaç kalori olduğuna dair sorunun kendisi bile, aslında güç ilişkilerinin, ideolojinin ve toplumsal cinsiyet rollerinin derinliklerine uzanan bir tartışmadır. Siyaset bilimi, yalnızca iktidar mücadelelerinin ya da kurumların analizinden ibaret değildir; o, bireyin bedeninden başlayan bir mikro-iktidar haritasıdır.
Bir siyaset bilimci için hellim peyniri yalnızca bir gıda değil, bir iktidar göstergesidir. Çünkü tüketim alışkanlıklarımız bile devletin, kurumların ve ideolojilerin içimize işlenmiş biçimlerini taşır. “Kaç kalori?” sorusu, görünürde sağlıkla ilgilidir; ama derininde “kimin bedeni değerli, kimin tercihi rasyonel?” sorusunu taşır.
İktidarın Sofrası: Kalorinin Politikası
1 adet hellim ortalama 90 kalori civarındadır. Ancak mesele bu rakamın ötesindedir. Bu 90 kalori, neoliberal düzenin bireye yüklediği sorumluluğun, “bedenine sahip çık” ideolojisinin bir parçasıdır. Devlet, kurumlar ve medya, vatandaşın bedenini bir denetim alanı olarak görür. Beden, artık bir vatandaşlık pratiğidir.
Foucault’nun “biyopolitika” kavramı tam da burada devreye girer: İktidar artık sadece yasalarla değil, bedenlerin üzerinden işler. “Hellim kaç kalori?” sorusunu sorarken, biz farkında olmadan iktidarın dilini konuşuruz. Çünkü bu soru, toplumsal düzenin sağlık, üretkenlik ve kontrol ekseninde kurduğu görünmez sistemin bir yansımasıdır.
Kurumlar ve Kalori Sayacı: Rasyonel Vatandaşın İnşası
Kurumlar, bireye “doğru yaşama biçimini” öğretir. Devlet, eğitim sistemi, medya ve tıp endüstrisi, “bilinçli vatandaş” yaratma hedefiyle hareket eder. Hellimin kalorisi yalnızca bir bilgi değil, bir davranış kılavuzudur. Kalori tabloları, bireyin kendini kontrol etmesini sağlayan yeni disiplin araçlarıdır.
Bu noktada, siyaset bilimiyle beslenme kültürü arasında paralellik kurmak mümkündür. Her iki alanda da “rasyonel seçim” kavramı belirleyicidir. Vatandaşın “akıllı oy” kullanması beklenir; bireyin de “akıllı yemek” seçmesi. Böylece modern toplum, her iki düzlemde de denetim ve disiplinin sürekliliğini sağlar.
Eril Strateji, Dişil Katılım: Sofranın Cinsiyeti
Erkeklerin bakışı çoğunlukla stratejik ve güç odaklıdır. Hellim peynirine dahi “performans”, “kas yapımı” ya da “verimlilik” açısından yaklaşırlar. Onlar için kalori, bir yatırımın getirisidir.
Kadınlar ise bu konuyu genellikle demokratik katılım ve toplumsal etkileşim bağlamında ele alır. “Sağlıklı yaşam” söylemi, kadınların dayanışma, paylaşım ve toplumsal sorumluluk alanlarını genişletir. Bu fark, siyasette de benzer biçimde işler: Erkek egemen iktidar, gücü merkezileştirirken; kadın odaklı yaklaşımlar çoğulculuk ve katılımcılığı ön plana çıkarır.
O halde soralım: Bir hellim peynirinin kalorisi mi önemli, yoksa o kalorinin kim tarafından nasıl anlamlandırıldığı mı? Bu soru, siyaset biliminin “güç” ve “temsiliyet” tartışmalarına birebir denk düşer.
İdeolojinin Tabağı: Tüketim, Kimlik ve Vatandaşlık
Tabağımızdaki her şey bir ideolojik metindir. Hellimi “sağlıklı protein” olarak görenle, onu “lüks tüketim” olarak değerlendiren arasındaki fark, sınıfsal ve kültürel ayrımların da göstergesidir. Vatandaş, tüketim tercihiyle kimliğini kurar. Diyet yapmak bir bireysel karar değil, neoliberal vatandaşlığın içselleştirilmiş biçimidir.
“Kaç kalori?” sorusu, görünürde masumdur; ama aslında “ne kadar uyumlusun, ne kadar disiplinlisin?” sorusunu da içerir. Bu, devletin beklediği ideal vatandaş modelinin bir uzantısıdır.
Sonuç: Hellimden Devlete, Kaloriden Kimliğe
1 adet hellim 90 kalori olabilir, ama o 90 kalori aynı zamanda bir iktidar birimidir. Kaloriyi ölçmek, aslında vatandaşın bedenini ölçmektir. Sofradan devlete, beden politikalarından seçim sandığına kadar her alan, bir güç mücadelesi alanıdır.
Peki siz, sofranızda kimin ideolojisini tüketiyorsunuz?
Bir hellim peyniri yerken gerçekten açlığınızı mı gideriyorsunuz, yoksa toplumsal düzenin size dayattığı “ideal vatandaş” rolünü mü?
Bu soruların cevabı, yalnızca mutfağımızda değil, zihnimizde saklıdır.